Tüm
çocuklar birbirinden farklı olduğu gibi, kişilik özellikleri de farklıdır.
Çocuklarda kişilik oluşumu iki önemli temele dayanır. Bunlardan birincisi; genetik
olarak kazandıkları mizaç özellikleri yani biyolojik getirileridir. İkincisi;
içinde bulundukları sosyal çevre, yetiştiriliş biçimleri ve yaşamda
üstlendikleri roller ile birlikte kendilerine ekledikleri özelliklerdir. Yani,
utangaçlık çocuğunuzun doğuştan getirdiği bir mizaç özelliği olabileceği gibi
yaşantısal süreçlerin etkisiyle geliştirdiği bir kişilik özelliği de olabilir.
“ Çocuğumun utangaçlığı ile ilgili endişe
etmeli miyim?”
Çocuklar
yeni bir okula başladıklarında, hiç tanımadıkları insanlar onlarla konuşmaya
çalıştığında, öğretmenleri onlara sınıf içinde söz hakkı verdiğinde biraz
utangaç davranabilirler. Hayatta, iyi veya kötü yeni bir şeyler denemek genelde
stresli bir durumdur. Örneğin çocuğa haftaya yüzme kursuna başlıyorsun
dediğinizde, bu onda orada kimlerle karşılaşacağı, güvende olup olmayacağı gibi
soru işaretleri yaratır. Bu durum, çocukların sempatik sinir sistemlerini
harekete geçirir ve onları “savaş ya da kaç” tepkisi vermeye iter. Özellikle
mizaç olarak çekingen olan çocuklar kaçınma yaşarlar ve utangaçlaşırlar. Ancak
üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra çocuklar içinde bulundukları sosyal
oratam, yeni okullarına, yeni evlerine vb. alışırlar. Örneğin anaokuluna yeni
başlayan çocuklar için her şey oldukça yabancıdır ve bu hayatlarında ciddi bir
değişimdir. Bir süre sonra çocuklar çevrelerindeki eşlayaları, öğretmenlerini,
arkadaşlarını tanırlar ve ortama ısınırlar. Sinir sistemleri normal işleyişine
geri döner ve çocukları herhangi bir savunma tepkisi vermeleri için
yönlendirmez. Fakat çocuğunuzun okula başlamasının üzerinden uzun süre
geçmişse, tanıdığı insanlara dahi selam vermekte çekiniyorsa yani kısacası
“utangaçlık geçici bir durum olmaktan çıkmışsa” ebeveyn olarak ona bu konuda
destek olma vaktiniz gelmiş demektir.
Siz Neler Yapabilirsiniz?
Çocuğunuzun sosyalleşmesi
için ortam hazırlayın: Onun
hoşuna gideceğini ve merakını uyandırabileceğini düşündüğünüz seçenekler sunun.
Tiyatro kursları, dans dersleri, sanat kursları veya takım sporları gibi
aktivite önerilerinde bulunun. Grup halinde yapılan etkinliklerde tüm ilgi onun
üzerinde toplanmaz ve kendisini daha rahat hisseder. Hatta mümkünse sevdiği
sınıf arkadaşlarından biri ile gitmesi ona fayda sağlar. Böylece hem arkadaşını
model alabilir hem de yabancı bir ortama tanıdığı ve güvendiği biriyle girmesi
onun kendisini daha iyi hissetmesine yardımcı olabilir.
Birlikte pratik
yapın: Yeni
insanlarla tanışmak çocuğunuzda gerginlik yaratıyorsa onunla bu konu üzerinde
çalışabilirsiniz. Evde birlikte “tanışmacılık oyunu” oynayabilirsiniz. Karşı
tarafın duyabileceği bir ses tonuyla merhaba deme, göz teması kurma ve el sıkma
alıştırmaları yapın. Bunu, herkesin birbiriyle yeniden tanışıyormuş gibi
yaptığı eğlenceli bir aile oyununa çevirebilirsiniz. Burada amaç çocuğun yeni
insanlarla tanışırken yapmaya çekindiği şeyleri ilk olarak tanıdığı, güvendiği
ve sevdiği aile bireyleriyle deneyimlemesidir. Daha sonra çeşitli sosyal ortamlara
dâhil olmasını sağlayın. Yineleyen bir şekilde sosyal ortamlara katıldığında
yeni insanlarla etkileşim kurmak onda bir süre sonra daha az endişe
yaratacaktır.
Çocuğunuza model
olun: Çocuklar
ebeveynlerini model alarak ve onların davranışlarını bilişlerine kaydederek
öğrenirler. Siz yeni insanlarla tanışırken güçlük çekiyor ve kendinizi rahatsız
hissediyorsanız çocuğunuz da böyle hissetmeyi öğrenir. Ayrıca sizin kendinizi
yabancı biriyle konuşurken gergin hissettiğinizi görmesi çocuğun bunu tehlikeli
bir durum yaşıyormuşsunuz gibi algılamasına sebep olabilir. Bulunduğunuz sosyal
ortamlarda kendinizi daha rahat hissetmeyi başarabilirseniz çocuğunuza “olumlu
bir model” olursunuz. Böylece zamanla onun için de topluluk önünde konuşma,
tanışma ve arkadaş edinme kolaylaşabilir.
Çocuğunuzla empati
kurun: Utangaçlık
düzeyi arttığında, onun bazı durumlarda çekindiğini fark ettiğinizi ve bunun
normal olduğunu söyleyin. Bu ona duygusunu anladığınız mesajını iletir.
Kendisini anlaşılmış ve kabul edilmiş hissetmesini sağlar. Çocuğunuza kendi
çocukluğunuzdan örnekler verin ve bu durumla nasıl başa çıktığınızı anlatın.
Duygusunu yansıtın ve onunla olabildiğince empati kurun.
Çocuğunuza “utangaç
çocuk” etiketi yapıştırmayın: Bazen
çocuklarda utangaçlık ebeveynler tarafından istemeden de olsa pekiştirilmektedir.
Örneğin, bir arkadaşınız geldi ve çocuğunuza merhaba dedi, çocuğunuz da onunla
konuşmak istemedi. Çocuğunuzun yanında onun sözüm ona eksikliğinden dolayı özür
dilermiş gibi “ O biraz utangaçtır da…” gibi cümleler kurmak sakıncalıdır.
Çünkü çocuğun bir davranışı yapma biçimi, o davranışa anne/baba, öğretmen gibi
otorite figürlerinin atfettiği anlamlara göre değişim gösterebilir. “ O ismini
söylemez çünkü utangaçtır. O merhaba demez çünkü utangaçtır. ” dediğinizde
çocuk, sizin ismini söylememe davranışına yüklediğiniz olumsuz anlamı ve
utangaçlık etiketini kabullenir. Böylece, siz ebeveyn olarak fark etmeden ona
“utangaç bir çocuk” olduğunu kabul ettirmiş olursunuz. O da olumsuz rolünü
içselleştirir ve “kendi gibi” davranmaya devam eder.
Çocuğunuzu sosyal bir
kelebek olması için zorlamayın: Çocuğunuzun
kendine güvenli olmasını, herkese selam verip gülümsemesini, arkadaşlarına
sıcakkanlı davranmasını istiyor olabilirsiniz. Ancak ebeveyn olarak
beklentilerinizin gerçekçi olması gerekir. Eğer çocuğunuz, mizaç olarak içedönük
bir yapıdaysa bunu tam tersine çevirmek için onu zorlamayın. Onun hayat
işlevselliğini bozacak durumlar gerçekleşmedikçe bu bir sorun değil, sadece bir
kişilik özelliğidir. Örneğin bir akraba toplantısında “Hadi şimdi anneannenle
dedene nasıl şarkı söylediğini göster” diyerek onu sahneye iterseniz onu
sosyalleştirmiş değiş sadece kaygı ve korkularını artırmış olursunuz. Önemli
olan çocuğunuza yapıcı bir tutumla destek olmaktır.
Öğretmeni ile
görüşün: Okul
çağındaki çocuklar için okul hayatlarının merkezinde yer alır. Doğal olarak,
öğretmen de onların hayatlarında büyük bir rol oynar. Öğretmen, oluşturduğu
olumlu sınıf ortamı içerisinde çocuğunuzun sosyal becerilerini artırmak için
ona çeşitli olanaklar sunabilir. Örneğin çocukları ortak özelliklerine göre
gruplara ayırabilir (en sevdikleri renk, takım vb). Çocuğunuz da kendi
ilgilendiği alanlarla ilgilenen çocuklar içinde kendisini daha rahat hisseder
ve paylaşacak, konuşacak daha çok şey bulur. Öğretmeni ile konuşup görüş ve
önerilerinizi sunabilir ve çocuğunuza bu konuda destek olmasını
isteyebilirsiniz.
Ebeveyn
olarak gösterdiğiniz destekleyici tutuma rağmen çocuğunuz uzun süredir devam
eden şiddetli bir utangaçlık davranışı sergiliyorsa, bu davranışının onun hayat
işlevselliğini sınırladığını gözlemliyorsanız selektif mutizm denilen seçici
suskunluk durumunun olup olmadığı da aştırılmalıdır. Bunun yanında utangaçlık
buzdağının sadece görünen yüzü olabilir. Çocuğunuz sosyal fobi geliştirmiş
olabilir. Tüm bunların klinik ortamda incelenmesi için bir uzmana
başvurulmalıdır.
Kaynakça
·
Plotnik,
R. (2009). Psikolojiye Giriş (T.
Geniş, Çev) İstanbul: Kaknüs.
·
Swedo,
A. S., Leonard, L. H. (2003). Çocuktur, Geçer! (N. Erzik, Çev) İstanbul:
Epsilon Yayıncılık
Yorumlar
Yorum Gönder