BİLİŞSEL PSİKOLOJİNİN GİZEMLİ DÜNYASI


 
Bilişsel psikoloji;  düşünme, problem çözme, yaratıcılık, dil gelişimi, hatırlama ve öğrenme gibi zihinsel süreçleri derinlemesine inceleyip araştıran bir uzmanlık alanıdır. Bahsedilen zihinsel süreçler davranışlarımızı ve yaşam biçimimizi şekillendirir. Çeşitli çalışma prensiplerine sahip etkileşimli sistemler tarafından gerçekleştirilerek dış dünya ile aramızda uyumu sağlar.

Her bir zihinsel süreçte görev alan etkileşimli sistemler birbirinden farklılık gösterir.  Dış dünyada bulunan milyarlarca uyarıcı beynimizde farklı nöron gruplarını uyarır. Böylece beyinde sinirsel bir akım başlar. Bu akım çok kısa sürede çeşitli mekanizmalardan geçerek çıkış kanallarında sonlanır. Biz de bu girdileri koklama, işitme, dokunma, görme vb. duyular olarak deneyimleriz.

Algı kavramı çevremizdeki girdileri duyulara dönüştürebilme sürecinin başında görev alır. Algı, dış dünyadan aldığımız girdilerle içsel beklentilerimizin, tahminlerimizin karşılaştırılması ve bir sonuca ulaşılmasıyla meydana gelir. Örneğin, doğru algıladığımızı sandığımız bir görüntü kişisel beklentilerimizden etkilenerek onu aslında olduğu gibi göremememize yol açabilir. Bu durum bütün duyularımız için geçerlidir. Deneyimlediğimiz duyular, içinde bulunduğumuz bağlamın etkisiyle de şekillenebiliyor. Yetenekleri ve sınırlılıkları olan duyuların temel amaçları dünya hakkında bize farkındalık kazandırmaktır. Fakat bu farkındalığın tamamen doğru, gerçek veya objektif olması mümkün değildir. Bana göre işin en ilginç kısmı kendi ürettiğimiz algı yanılsamalarının farkında bile olamamamızdır. Barış Manço’nun o unutulmaz şarkı sözleri gibi: “Bir ben var ki benim içimde benden öte benden ziyade” Bir nevi kendi kendimizi ustaca kandırıyoruz. Sanki gerçekten kafamızın içinde bizi kandıran bizden bağımsız biri var.

David Eagleman “Beyin kendi iç dinamiğine sahip döngüsel bir sistemdir” der. Yani biz dışarıdan aldığımız girdileri ancak beynin gizemli süzgecinden geçirdikten sonra fark edebiliyor, deneyimleyebiliyoruz. Beynin kendi iç dinamiğine sahip olma durumunu sinestezik insanlarda görmek mümkündür. Renklerin kokusunu almak, sesleri görmek gibi sıradışı deneyimler beyinlerinde gerekleşen farkında olamadıkları süreçler sayesinde oluşur.Yani yaşadıkları bilinçli farkındalıklarının dışında, beynin iç dinamiğinin doğal bir sonucudur.

Sadece duyular değil fikir ve inanç dünyamızda da bu yanılsamayı yaşarız. Zihimiz bize fikirlerimizin tutarlı olduğunu söyler. Aslında bu sadece hayatta kalabilmemiz için gerekli yanılsamalardan biridir. Uyuşturucu, sigara veya alkol bağımlısı insanlar bu konuya en açık örnektir. Bağımlı kişiler kullandıkları maddelerin yol açtığı hastalıklara yakalanmayacaklarına güvenirler ve kullanmaya devam ederler. Ben hastalanmam yanılsamaları son derece güçlüdür.

Tıpkı düşüncelerimiz gibi davranışlarımızı da çoğu zaman bilinçli farkındalığımızın dışında gerçekleştiririz. Örneğin araba kullanmaya yeni başladığımızda yapmamız gereken her bir hareketi düşünür ve ona göre davranışa geçeriz. Fakat bir süre sonra eylemlerimiz sonucunda oluşabilecek durumları öngörebilir hale geliriz. Düşünmeden pedallara basar, vitesi değiştiririz. Yani davranışarımız otomatik süreçlere dönüşür.

Kaynakça
Eagleman, D. (2011). Incognito: Beynin Gizli Hayatı (Z. A. Tozar, Çev). İstanbul: Domingo.
Plotnik, R. (2009).Psikolojiye Giriş (T. Geniş, Çev). İstanbul: Kaknüs.
Canan, S. (2015). Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler. İstanbul: Tuti Kitap.


Yorumlar